Zuhur Dergisi


"Bir tasavvuf, kültür ve edebiyat dergisi olan ZUHUR; 
siz değerli okurlarıyla bilgiyi, ahlaki değerleri ve 
zengin İslami mirası paylaşmayı amaçlamaktadır.

Es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh, 
Din kardeşlerimiz, gönül dostlarımız! 

Yaratan ama yaratılmış olmayan, rızıklandıran fakat rızıklanmaya ihtiyacı olmayan, tek kuvvet sâhibi, her hayrın ve güzelliğin mutlak kaynağı, zuhûrunun, yâni apaçık görünüşünün ve yakınlığının şiddetinden dolayı bâtın olan, eserleriyle ve eserlerindeki nâmütenâhî tecellileriyle zâhir olan, bir ve tek olan, âlemlerin yüce Sultânı Rabbimiz olan Allâh’a (celle ve alâ); sonsuz ve en beğendiği, hoşnûd olduğu hamdlerle hamd ederiz. 

İnsanlığın var oluş sebebi, kendi içimizden gönderilen, Allâh’ın Sevgilisi, Enbiyânın Sultânı, evliyânın baş tâcı Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) ve seçkin âl ve ashâbına sayısız salât ve selâmlar gönderiyoruz... 

Hayru’n-nâs men yenfe‘un-nâs” 

İnsanların en hayırlısı insanlara hayırlı, faydalı olanıdır” hadîs-i şerifine göre  amel etmek amacıyla, rûhumuzun derinliklerinden, kalbimizin dilinden içimizi titreterek kopup gelen şu çağrıya uyup bir hizmet amacı ile ‘Bismillâh’ dedik... Neydi bu bizi titreten çağrı? 

Din kardeşlerinize, dolayısıyla bu dine faydalı olun...” 

Biz de; en güzel hayır tükenmeyen hayırdır, bu ise ilimdir, irfandır, sevgidir diyerek, bu dine hizmet eden değerli ilim adamlarımızın kıymetli yazılarını ve gönlündeki aşk, vecd ve heyecânı kaleme dökmeye kâbiliyetli olan kardeşlerimizin yazılarını belli zaman aralıklarıyla sizlere ulaştırmak istedik. Ve şu an elinizde tuttuğunuz çalışma ZUHÛR etti... Bu niyetimizi hâlis kılmasını Mevlâmızdan (c.c) niyâz ederiz.

Bu zuhûr edişin zamanı olarak, âlemlere rahmet olarak gönderilen ve şu içinde bulunduğumuz ‘Kutlu Doğum’ ayında kevn ü mekânı, kâinâtı şereflendiren, Efendimiz  Hazret-i Muhammed Mustafa’nın (s.a.s) Mekke’de zuhûr edişi hâtırâsına Nisan ayını seçtik...

Düşünmelidir ki biz, Efendimizi (s.a.s) iyi tanımalı, şu büyük imân ve İslâm nimeti için kendimizi O’na müteşekkir hissetmeliyiz. Bu da pek tabii O’nun bizim için yaptıklarını öğrenmekle, O’nu sevmek ve yolunda yürümekle olur. Kısa bir düşünce ve tarih tayy-i zamanı yapalım. Zamanı dürelim ve geçmiş gözümüzde canlansın.

Yer Mekke. Efendimiz (s.a.s) Kur’ân-ı Mübîn’i okudu diye müşrikler O’na hakaret ediyor. Allah’a davet ettikçe işkencelere maruz kalıyor. Namaz kılarken mübârek sırtına dökülenler, öpülesi ayaklarına batsın diye yollara serpilen dikenler ve eziyetler eziyetler... Bir-iki avuç hurmayla bir ay geçirecek bir durumda bırakılış ve diğer ashâba (r.anhüm) yapılanlar...

Yer Tâif. Hayat veren dâvete çağırış ve taş yağmuruna tutuluş… Buna rağmen yüce dilinden azim dua:

Affet! Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı.

Bunca ezâ ve cefâya katlanmak neden? Kendi asrında bir kavim iman etsin diye mi? Yoksa kıyâmete kadar her insan bu hidâyet güneşinden gönül aynasını nurlandırıp Hakk’a güzel bir kul olsun diye mi? Elbette ikincisi. Şimdi zamanı ileri alalım. Yaşadığımız hayat, Efendimizin (s.a.s) çektiği sıkıntıya karşı bir teşekkür müdür yoksa bir boş vermişlik midir? Eğer teşekkür ise biz zaten O’nun izinden  yürüyoruz demektir. Eğer boş vermişlik ise hayatımız nefsânî, şeytânî istekler çizgisindedir. Hemen silkinelim, kendimize gelelim, Allah’a (c.c) ve O’nun şanlı Rasûlüne dönelim. İşte bu dergi bâtıldakini Hakk’a, gaflettekini huzûra, dalâlettekini hidâyete, dini heyecana, huşûa, aşka birliğe Kur’ân ve Sünnete  çağırma amaçlı bir çalışmadır.

Hazırlayanlara, emeği geçenlere, destek verenlere ve okuyanlara faydalı olmasını ümit eder cân u gönülden selam ve mahabbetlerimizi arz ederiz... 

Zuhûru perde olmuştur zuhûra
Gözü olan delil ister mi nûra... 

Yorumlar

  1. Hakk’ı andığın müddet sevdiğin anlaşılır. O’nun methettiği kullar arasında kendini bulursan sevilmiş olursun. Hakk’ı dilden zikredersen tevbekâr kul sayılırsın. Kalbinle O’nu andığın müddet, irfan duygusuna sahipsin demektir. Senin için ölçülü bir hüküm var, o da şu: Kötü huylarını temize çıkarmadıktan sonra sâlih kullarla sohbet etmen kabil olmaz. Lokman ve hırkan aslî hâlini bulmayınca, o büyüklere yanaşma. Bu hâlinle onlarla olan sohbetin, iyilikten ziyade kötülük getirir. Bu tembellikleri bir yana at. Hakk’ın gayri sana dost olmasın. O’nun Zât’ından başkasına saf tutma.

    | Abdülkādir-i Geylânî (k.s.)

    YanıtlaSil
  2. Abdullah DEMİRCİOĞLU | Tasavvufta Rabıta ve Uyarılar

    www.zuhurdergisi.com/tasavvufta-rabita-ve-uyarilar_d991.html

    YanıtlaSil
  3. Hayır Sofrasında Kardeşlik ve Merhamet | Abdullah Demircioğlu

    https://youtu.be/AW_UdNCB3n4

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kıymet bilip de anla...

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun

Yaşam yenileyici 40 ilke

Kitap: Abdülkadir Geylani ve El Esmaül Hüsna Kasidesi

Padişahın eldiveninde bir tünek yeri

O Ruh

Hz. Peygamber´in Yüksek Ahlâkı

Batmayan Güneş