Kıymet bilip de anla...
Zafer topu atılır / Yer yerinden sarsılır Gelen geçen insanlar / Zikrullaha katılır Sağı solu ne güzel / İnat etme sen de gel Manevî orduya gir / Bir mürşide sen ver el Kıymet bilip de anla / Halka ol heyecanla Başını önüne eğ / Dinle sözümü izanla Yarın kıyamet günü / Unutturacak dünü Hakkı zikredenlerin / Olur daim düğünü Bayram bize kıyamet / Bunu bilir her ümmet Çekme huzur-u hakta / Ne nedamet ne zillet Cennet ehli cennette / Cehennemlik firkatte Eşit yaratılmışız / Üstünüz hilkatte Tûr Dağından bakarım / Allah, der de ağlarım Nurdan bir merdivenle / Göğe doğru çıkarım Zannetme ki ben hiçim / Alev alevdir içim Volkan olur gürlerim / Hak elinde kılıcım Ata biner atlarım / Toz dumana katarım Yaşımız geldi geçer / Ak aktır şakaklarım Bu yaşlı halimizi / Kim anlar dilimizi Örttük günah defteri / Çekeriz çilemizi Tevhit macunu çaldık / Katreyken umman olduk Yüzdük bu okyanusta / Aşk ve heyecan dold...

İlk bağlandığımız kapıya hizmetçi olacağız. Bir öteye bir beriye yalpa yapan mürid, bu manevi yolda istenilen maksada ulaşamaz. Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” buyurmaktadır. İlk defa bize tasavvufi, manevi bilgileri sunan kapıya sımsıkı yapışmak hem verdiğimiz sözün gereğidir, hem de tasavvufta mürid olmanın edeplerindendir. Aksi olanlar istikrarsız olanlardır. Hiçbir yerde tutunamaz, başarılı da olamazlar. Tasavvufi ön bilgilerden, hatırlatmalardan olan bu bölümde en çok üzerinde durulması lazım gelen madde bu olacaktır. Çünkü müptedi olan salikler, ilk tadı ve hazları almaya başladıktan sonra şeytan onun kanına hulûl ederek bu yoldan saptırmaya uğraşır. Eğer başarırsa o müridin kalbini muallakta, verdiği ilk sözünü tutamayan, istikrarsız bir kalbe sahip kimse yapar ve böylece o mürid ne ondan ne ötekinden feyz alamadan, koskoca bir deniz ortasında dalgaların tesiriyle yalpa yapan bir madde gibi yalpalar durur. Hangi sahile oturacağı malum değildir. Veyahut ta sahile selamette çıkıp çıkamayacağını kimse bilemez.
YanıtlaSilİlk sözü verdiği kapıya bağlanma hususunda şunları söylememiz de mümkündür. Böyle bir mürid bir mürşidin önünde manen silsile yolu ile, ta ilk mürşide kadar varan meşayihler önünde söz vermiştir. Bu sözü bozmaması lazımdır. Böylece o silsilenin terbiyesi altına girmiştir. Onlar çık demedikçe çıkmak, başka yollar aramak hiç hoş değildir. Zaten bir mürşid kendisinden inabe alan bir müridini asla bırakmaz. Yani bir mürid bir kapıda gıdalanan ondan sonrada başka follukta yumurtlayan tavuk olmamalıdır. Manevi gıdayı aldığı kapıya hizmet etmelidir.
| eş-Şeyh es-Seyyid Abdullah Demircioğlu Efendi Hz.
İh-Vak Camii, Belçika
YanıtlaSilhttps://youtu.be/QP_PR12R9l8?si=3kDRZI2GznHj0aEL
https://youtu.be/Xw-4g6t_JeY?si=a2lVFAZQTXrvCODl
Sil